İSLAM HUKUKUNDA İSYAN VE CEZASI

İslam Hukukunun birinci temeli Kur’an-ı Kerim, ikincisi Peygamber Efendimizin Sünnetidir. Hz. Peygamber Kur’an-ı Kerimi nakletmiş, söz ve hareketleri ile de O’nu tefsir etmiş ve tamamlamıştır.(1)

İslam Hukukunda isyan edene(bağy) denir. Müslüman bir grubun; kendi kanaat ve anlayışlarına göre yanlış yolda olduğuna inandıkları Devlet Başkanını devirmek, düzeni değiştirmek veya ayrı bir devlet kurmak niyetiyle maddi kuvvet kullanarak eyleme geçmeleri (bağy=isyankar) suçunu oluşturur.(2)

Devlet Başkanının bu makama geliş şekli O’nun meşruluğunu zedelemez.(3) Devlet Başkanının adaletsizlik yapması, günah işlemesi halinde bile (Hanefi ve Şafii hukukçularına göre) görevinden azledilemez. Bu halde iken bile kendisine itaat vaciptir. (4)

Devlet Başkanının; seçimle, bir önceki Devlet Başkanının vasiyetiyle ya da kendi gücü ile gelmiş olması da O’nun meşruluğunu zedelemez. Her halükârda kendisine itaat vaciptir.(5)

Hz. Huzeyfe’den nakledilen bir Hadîs-i Şerîf ‘te;
“Benden sonra benim doğru yolumdan gitmeyen ve benim sünnetimle amel etmeyen hükümdarlar olacaktır.”
– “Ben buna yetişirsem ne yapayım, yâ Resûlâllah?” diye sordum.
– “Dinler ve itaat edersin. Sırtın dövülse ve malın alınsa bile yine dinle ve itaat et.” diye buyurdular.”(6)

İbn-i Abbas (ra)’dan gelen başka bir rivâyete göre Nebi (sav) şöyle buyurmaktadır:
“Her kim emîrin yapmış olduğu bir şeyi kötü görürse sabretsin (isyanla hareket etmesin). Çünkü her kim sultana (itaatten) bir arşın ayrılırsa cahiliyyet ölümü ile ölür.” (7)

Hadis Profesörü Kâmil Miras bu hadîs-i Şerifi şöyle açıklar:
“Vahiy ile desteklenen Peygamberimiz (sav) umumun sorumluluğunu taşıyan bir kısım idarecilerin gayrimeşrû hareketlerde bulunacaklarını, nübüvvet nûruyla yani Cenab-ı Allah’ ın bildirmesiyle görüyor ve biliyordu. Bu vaziyet karşısında Müslümanlara sabır ve sükûn ile hareket etmelerini ve bozgunculuktan kaçınmalarını vasiyet ediyordu. Ve “Her kim sabırsızlanarak bile bile umumun sorumluluğunu taşıyan sultandan, yani millî otoriteyi temsil eden devlet reisinden ve İslâm ümmetinden bir karış ayrılırsa, cahiliyet ölümü ile ölür” buyuruyor ki, bunun mânâsı “başsız ve toplum düzeninden mahrum cahil milletlerin âsi bir ferdi olarak ölür.” demektir. Yoksa kâfir olarak ölür demek değildir.”

İslam Hukukçuları; isyan suçunun oluşması ve buna verilecek ceza konusunda “Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever” (Hucurat Suresi-Ayet:9) ayeti ile Hz.Ali’nin Cemel Vakasında, Muaviye ve Haricilerle olan savaşlardaki uygulamalarına dayanmaktadırlar.

Âyetler:

Mâide Suresi Ayet:33 -Allah ve Resulü’ne karşı savaşanların ve yeryüzünde düzeni bozmaya çalışanların cezası öldürülmeleri yahut asılmaları veya el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Âhirette ise onlar için büyük bir azap vardır”

Nahl Sûresi, âyet: 90)

إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

“Şübhesiz ki Allah adaleti, iyiliği, (hususiyle) akrabaya (muhtâc oldukları şeyleri) vermeyi emr eder. Taşkın kötülük(ler)den, münkerden, zulm ve tecebbürden (hukuka tecavüz, isyan, yol kesmek, zorbalık, darbe yapmak gibi amme suçlarından da) nehyeder. Size (bu suretle) öğüd verir ki iyice dinleyib ve anlayıb tutasınız.”

ŞÛRÂ Suresi Ayet:40-Bir kötülüğün cezası onun misli kadar kötülüktür. Fakat kim affeder ve ıslâh ederse artık onun ecri (mükâfatı) Allah’a aittir. Muhakkak ki O (Allah), zalimleri sevmez.

NAHL Suresi Ayet:126- Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.

Hadisler:

“Nice fitne ve fesatlar olacaktır. Bu ümmet toplu iken bir kimse onun hâlini perişan etmek ve onları dağıtmak isterse, kim olursa olsun onu, hemen kılıçla öldürün.”(8)

“İşiniz toplu ve düzenli iken size biri gelir de topluluğunuzu dağıtmak isterse, onu hemen öldürün.” (9)

“ Size bir kimse gelir de, hepinizin bir şahsa karşı isyan amacıyla birleşmenizi emreder ve O’na karşı isyana kalkışmanızı veya topluluğunuzun dirlik ve düzenini bozmak isterse onu öldürün” (10)

İsyancıların Hakları:

İmam Şâfi ve Ahmed b. Hanbel’e göre kaçan asiler takip edilmez; nitekim Hz. Ali Cemel Olayında kaçanları takip etmemiştir.

Ebu Hanîfe ise; bu kaçış diğer isyancılara katılmayı sonuçlandıracak ve yeni bir isyana yol açacaksa, onların takip edilip yakalanması görüşünü benimsemiştir.

İsyanın bastırılmasından sonra, harp hukuku hükümleri uyarınca asilerin isyan sırasındaki öldürme ve yaralama gibi suçları ayrıca cezalandırılmaz; yine bu esnada yaptıkları zararlar tazmin ettirilmez. Sadece isyanlarıyla ilgili olarak ta‘zir cezasına çarptırılırlar.

İmam Azam Ebu Hanife’ye göre ise, ta‘zir olarak ölüm cezası da verilebilir.

Hukukçuların bir kısmı isyan başlamadan asilerle savaşılamayacağı kanaatindedir. Onlar bu görüşlerini Hâricîlere hitaben, “Siz başlamadıkça biz sizinle savaşa girmeyiz.” (11) diyen Hz. Ali’nin uygulamasına dayandırmaktadırlar.

Çoğunluğu teşkil eden hukukçulara göre ise, asiler hazırlık yapmakta ve isyan edeceklerine muhakkak nazarıyla bakılmakta ise savaşa başlamak için fiilen isyan etmeleri beklenmez, çünkü bu durum fitnenin büyümesine sebep olur. Ancak barış yoluyla kendilerine engel olunabileceği umuluyorsa, bu yol tercih edilmelidir.

Devlete isyan ve bu isyanın bastırılması İslâm hukukunda bir iç mesele olarak kabul edilmektedir. Bu bakımdan yabancı bir devletin asilere yardım etmesi düşmanca davranışa teşebbüs kabul edilir.

Hazırlayan: Muzaffer Deligöz

Dipnotlar:
———
1- “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin!” (Nisa suresi, 59. ayet)
“Kim Peygamber’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa suresi, 80. ayet)
“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Âl-i İmrân suresi, 31. ayet)
2- İslam Ansiklopedisi Sh: 452 , Udeh, Abdulkadir-Mukayeseli İslam Hukuku-Rehber Yayınları 1990 4/323
3- Canan, Prof.Dr.İbrahim-Kütübü Sitte Muht.-Akçağ Yayınları 1989 – 6/197
4- Pezdevi, Sadrül İslam-Ehli Sünnet Akaidi-Kayıhan Yayınları 1988-Sh:273-274 , Udeh, a.g.e. 4/323
5- Canan- a.g.e. 6/197 Udeh- a.g.e. 4/5-6 Pezdevi-a.g.e. 4/323
6-Tac, III/44-45
7-Buharî, Kitabü’l-Fiten
8-üslim, İmare, 60
9- Müslim, İmare, 59
10-Udeh, a.g.e. 4/321
11-Mâverdî, el-Ahkâmü’s-sultâniyye, s. 731

Yorum bırakın